Ubisoft’un şirket olarak kariyerindeki en önemli serilerden birine dönüşen Assassin’s Creed, oyun dünyasındaki yolculuğuna neredeyse 20 yıldır devam ediyor. Ana platformu olan konsollar ve PC’nin yanı sıra mobil platformlarda da yer alan çok sayıda oyunu bulunan seri, iki ayrı dönemden oluşan hayat döngüsünü, çıkışı merakla beklenen son oyunuyla değiştireceğe benziyor. Bu yazının hazırlandığı dönem itibarıyla serinin en yenilikçi ve adına yaraşır nitelikteki, âdeta "Sonsuz” bir oynanış döngüsü sunması beklenen Assassin’s Creed Infinity geliştiriledursun, ünlü oyun yapımcısı Jade Raymond’ın katkılarıyla ortaya çıkan Assassin’s Creed serisinin, dünden bugüne nasıl ilerlediğine, ana oyunları temel alarak kısaca birlikte göz atalım.
Vladimir Bartol’un ünlü "Alamut” kitabından ilhamla hazırlanan Assassin's Creed 1’de, suikastçı Altaïr İbn-La’Ahad’ı yönetiyor, Abstergo’nun derinliklerinde Desmond’ın neler yaşadığına tanıklık ediyorduk.
Takvimler 2009 yılını gösterdiğinde, orta ile iyi arası kalitedeki ilk Assassin’s Creed’in ikincisi, muhteşem tanıtım filmleriyle gelmeye hazırlanıyordu. Bu defa adresimiz 15. yüzyıl İtalya’sı ve Rönesans dönemiydi. Kontrol ettiğimiz Ezio Auditore da Firenze’nin oyun boyunca giderek olgunlaşması ve saf dışı ettiği ezeli düşmanlarına "Requiescat in Pace” demesiyle akıllara kazınan Assassin Creed 2, pek çoklarına göre serinin hâlâ en iyisi. Assassin's Creed 2 sistem gereksinimleri oldukça makul düzeyde.
Çok sevilen Ezio’nun bu defa daha ciddi düşmanlara ve hanedanlara karşı yaptığı mücadelesini temel alan, aynı zamanda çağrılabilir suikastçılarla oynanışının zenginleştiği AC Brotherhood, hiç şüphesiz 2010’a damga vurdu.
Hemen her oyununda farklı bir coğrafyanın, değişik bir zaman diliminde oyuncuların ilgisini çekecek konularla yapılandırılan Assassin’s Creed, 2011 çıkışlı oyunuyla bu kez İstanbul’a konuk oluyordu. Yaş almaya başlayan Ezio’yu son defa kontrol ettiğimiz yapımda, Yavuz Sultan Selim ve o dönemde genç olan evladı Kanûnî Sultan Süleyman’a dahi rastlıyorduk.
Son derece uzun bir alıştırma evresinin ardından oyuncuyu esas hikâyeyle baş başa bırakan ve serinin takipçilerini, çok da akılda kalıcı olmayan bir ana karakterle oynamaya iten Assassins Creed 3, mevsimsel hava değişimlerini başarıyla ekrana yansıtıyordu. Kendi öyküsü biraz geride kalsa da Desmond da oyunun belirli kısımlarında kontrol edilebiliyordu.
Oyun tutkunları tarafından serinin önceki bazı yapımlarında yer verilen deniz savaşlarını, oynanışın tam da merkezine oturtan, hatta bunu başarıyla yaptığı için Ubisoft’un bir başka yapımına (Skull and Bones) ilham veren Black Flag, tam manasıyla bir korsanlık oyunuydu. Assassin's Creed 4 yine de oyuncuların beğenisini kazanmayı bildi.
2014 yılına iki ayrı Assassin’s Creed oyunu sığdırmayı başaran Ubisoft’un, serinin, yedinci nesil oyun konsolları için yayımladığı AC oyunu olma özelliğine sahip Assassin's Creed 5 AC Rogue, sömürge dönemini ele alıyordu.
Assassin's Creed oyunları arasında en çok yazılım hatasıyla çıkmasıyla anımsanan ama devasa yamalarla bu sorunlardan çok geçmeden kurtulan Unity, belki de Ezio’dan sonra en çok sevilen oyun AC karakteri Arno Dorian’a ev sahipliği yapıyordu. Bire bir ölçekli 18. yüzyıl Fransa’sında maceradan maceraya koştuğumuz oyun, çok oyunculu modlarıyla da ilgi çekti.
İkinci Sanayi Devrimi’nin yaşandığı 1868 yılı İngiltere’sine bizleri davet eden, Jacob ve Evie kardeşleri yönetebildiğimiz Assassin's Creed Syndicate, serinin önceki oyunlarından birinde yer alan karakterin konağının araştırılmasını da içeren birçok etkileyici görevle geliyordu.
Serinin, rol yapma unsurlarının ön plana çıktığı ikinci döneminin ilk oyunu olan Assassin’s Creed Origins, oynayış tarzımıza da bağlı olarak yüzlerce saat sürebilecek bir Antik Mısır macerası yaşatıyordu. Serinin yön değişimi, hem oyunculardan hem de oyun otoritelerinden olumlu geri dönüşler aldı. Etkileyici görseller sunan Assassin's Creed Origins sistem gereksinimleri ise çıktığı döneme göre biraz yüksekti.
Tarihî olayları ve kişilikleri, AC serisine başarıyla yedirmeyi bilen Ubisoft’un, oyuncuları kimi zaman Sokrates kimi zamansa Pisagor ile sohbet edebilmesini sağladığı Assassin’s Creed Odyssey, Antik Yunan’a yapılan uzun soluklu bir maceraydı. Oyunda, Abstergo meseleleri biraz geri planda kalsa ve oyuncu, yan görevlere boğulsa da Odyssey, bir klasik olarak değerlendirildi.
Aksiyon-rol yapma türüne iyiden iyiye alışan Assassin’s Creed serisinin -şimdilik- son oyunu olan Valhalla’da, cinsiyetini belirleyebildiğimiz Eivor Varinsdottir adlı karakteri yönetiyorduk. Ayakları, tarihî gerçeklere basan ve Vikingler’in, İngiliz adalarına yaptığı baskınlardan hareketle tasarlanan senaryosuyla dikkat çeken yapım, genişleme paketleriyle yüzlerce saatlik bir maceraya dönüşüyordu.
Eğer siz de Assassin’s Creed serisinin, yüksek sistem gereksinimilerine sahip son oyunlarını ve serinin geri kalanındaki tüm yapımları, yüksek çözünürlükte ve akıcı görseller eşliğinde deneyimlemek istiyorsanız, Atom Bilişim’in sunduğu oyun bilgisayarlarını tercih edebilirsiniz. Atom Bilişim’in Turbox ve Dragos serisindeki masaüstü oyuncu bilgisayarlarında yer alan gelişmiş donanım bileşenleri sayesinde yalnızca Assassin’s Creed oyunlarını değil, güncel tüm yapımları keyifle oynayabilir, oyun yayınları gerçekleştirebilirsiniz. Dilerseniz, yüksek performanslı ve uygun fiyatlı bilgisayar donanım bileşenlerini, Atom Bilişim’den temin edebilir, kendi bilgisayarınızı kendiniz hazırlayabilirsiniz.